Into the Wood – Mikro ve Makro Kozmos Arasında Kişisel Bir Yolculuk
Sanat Yoluyla Görünmeyeni Yeniden Keşfetmek
“Into the Wood” benimle birlikte büyüyen işlerden biri.
2019 yılında tamamladığım, 76×61 cm boyutlarındaki bu eser (akrilik, mürekkep ve yağlı pastel, tuval üzerine) Avustralya’nın en ikonik fosil alanı olan Riversleigh Dünya Mirası Alanında yaşadığım dönüştürücü bir deneyimden sonra ortaya çıktı.Mikro ve Makro kozmos arasındaki sakin bir yolculuktu. Mount Isa Bölgesel Sanat Galerisi’nde düzenlenen “Riversleigh” karma sergisi için üretildi ve orada yerel sanatçılar Rowena Paine-Murphy ve Michele Savoye ile birlikte sergilendi. Ama benim için bu eser yalnızca bir sanat işi değil; zaman, yaşam ve görünmeyen derinlikler üzerine bir meditasyondu.
Neden Riversleigh?
Riversleigh, çok katmanlı varoluşuyla beni büyüledi. Oligosen ve Miyosen dönemlerine ait antik memeliler, kuşlar ve sürüngenlerin fosillerini barındıran bu alan, tipik ezilmiş kayaçlar içinde değil, yumuşak tatlı su kireçtaşlarında korunmuş. Bu nadir durum, fosillerin üç boyutlu formunu olduğu gibi korumuş. Ne kadar büyüleyici değil mi? Milyonlarca yıl öncesinden fısıldayan hikâyeleri duymamıza olanak tanıyor bu narin yapı…
Bu antik arazide yürürken yalnızca görünen manzarayı (makrokozmos) değil, göremediğim alanları (mikrokozmosu) da düşünmeye başladım. Ayaklarımızın altında ne yatıyor? Sırf çok küçük, çok gizli ya da çok sessiz olduğu için neleri kaçırıyoruz?
Resim: Doğa ve Hafızanın Birleştiği Yer
Uzaktan bakıldığında Into the Wood, huzurlu bir orman gibi görünüyor; yeşil yüzeyi canlı ve davetkâr. Ama yakından bakıldığında maviyle çizilmiş mikroskobik bir ahşap form ortaya çıkıyor. Bu neredeyse fosil benzeri hayaletimsi iz, yeşilin içinde sessizce kayboluyor—tıpkı zamanın hafızayı yutması ve doğanın her şeyi yeniden sahiplenmesi gibi. Mikro ve makro kozmos birdir.
Görünürle görünmeyenin uyumunu hissettirebilmek için doğanın renklerini özellikle seçtim. Yeşil, yürüdüğüm ormanı temsil ederken; mavi, gökyüzünün altında gizlenmiş fosilleşmiş yankıları çağrıştırıyor. Bu karşıtlık nazik ama bilinçli.
Bu işte kendime şu soruyu sordum:
“Zorlu koşullarda hayatta kalabiliyorum çünkü doğuştan dayanıklıyım mı, yoksa dayanıklılığım zorluklarla mı şekillendi?”
Kimlik ile çevre, direnç ile aşınma arasındaki bu gerilim, her fırça darbesinde mevcut.
Derinleşen Bir Bağlantı Düşüncesi
Into the Wood, somut olanla soyut olan arasında nokta birleştirme çabamdı. Riversleigh üzerine ne kadar çok düşündüysem, antik yaşamın şiirsel sessizliğine o kadar kapıldım. Bu fosiller bir zamanlar canlı varlıklardı; bir ekosistemin parçasıydılar, şimdi yalnızca taşta değil, zamanda da fosilleşmiş durumdalar.
Bu fikir—dönüşümün büyük ve kesintisiz döngüsünün bir parçası olduğumuz düşüncesi—beni hâlâ etkiliyor ve ilham veriyor. Doğada hiçbir şey tek başına var olmaz. Ne kadar ayrı hissetsek de hepimiz birbirimize derinden bağlıyız. Kompozisyonun iletmeye çalıştığı mesaj buydu.
Aynı sergide yer alan seramik işler, tohum fosillerinin mikroskobik yapısını merkez doku olarak ele almıştı. Bu seramik formlar ile benim tekrar eden figürlerim arasında gelişen görsel diyalog, bir tohumu hayatta tutan yaşam gücünü ve insan doğasıyla kurduğu derin bağı sorgulayan ortak bir görsel dil yarattı. Bu etkileşim sayesinde yalnızca hayatta kalmayı değil; hafızanın kalıcılığını, yeniden doğumu ve tüm canlıları birbirine bağlayan görünmez iplikleri düşünmeye başladım.
Bugün Bu Eseri Yeniden Hatırlarken
Riversleigh sergisindeki birçok eser artık kendi “sonsuz ev”lerine ulaştı. Ama bu eser benimle kaldı. Sadece atölyemde değil; bilincimde de, açılmayı bekleyen bir mektup gibi. Bu yüzden bugün yeniden paylaşmak istedim—çünkü bu mesaj hâlâ çok güncel:
Doğayla olan ilişkimizi sadece görmekle tanımlayamayız.
Bu ilişki ruhsal, duygusal ve varoluşsaldır.
İnanıyorum ki doğaya dönmek, kim olduğumuzu hatırlamak içindir.
Yeniden bütün hissetmek için.
Kelimelerden daha eski ve daha bilge bir şeye yeniden kök salmak için.
📍 Sergi Bilgisi
Başlık: Riversleigh – Karma Sergi
Mekan: Mount Isa Regional Art Gallery
Tarih: 6 Eylül – 20 Ekim 2019
Sanatçılar: Rowena Paine-Murphy, Michele Savoye, Özlem Yeni
